Son günlerde ülkemizde cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimlere yönelik maruz kalınan ayrımcılık ve şiddet olaylarına bir yenisi daha eklendi. "Abinin selamı var" diyerek bir grup genç eşcinsel birey üzerine saldırdı ve olay, geniş bir kitlede infial yarattı. İstanbul'un işlek bir caddesinde gece saatlerinde meydana gelen bu olay, homofobik saldırıların artışını ve toplumdaki cinsiyet eşitsizliğini bir kez daha gözler önüne serdi.
Ülkede eşcinsellere yönelik saldırıların artması, LGBTQ+ bireylerin güvende hissetmemesine neden oluyor. Özellikle son yıllarda sosyal medyada da hız kazanan nefret söylemi, sokaktaki şiddeti körükleyen en büyük etkenlerden biri. Saldırıda bulunan gençlerin, cinsiyet kimliğini hedef aldığı ve homofobik bir dille ifadeler kullandığı biliniyor. Olayın ardından polis, şüphelileri yakalamak için soruşturma başlattı; fakat mağdurların yaşadığı travmanın ne denli derin olduğu göz ardı edilemez.
Türkiye'de LGBTQ+ bireyler sıklıkla ayrımcılığa, şiddete ve nefret suçlarına maruz kalmaktalar. Hükümetin ve toplumun büyük bir kesiminin bu konudaki kayıtsızlığı, bilincin artırılmasını zorunlu kılıyor. Öğrencilik hayatları boyunca dahi bahsedilmeyen cinsel kimlikler, birçok gencin kendi kimliklerini gizlemek zorunda kalmasına neden oluyor. Bu durum, bir yandan bireylerin ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkilere yol açarken, diğer yandan toplumda cinsiyet eşitliğine dair büyük bir açığı ortaya koyuyor.
Eşcinsel bireylere yapılan bu saldırının ardından sosyal medya üzerinden tepki yağmuru başladı. Pek çok kişi, yaşanan olayın yalnızca bireysel bir şiddet olayı değil, aynı zamanda toplumsal bir sorunun yansıması olduğunu ifade etti. “Cinsiyet kimliği için mücadele eden bireylere yönelik bu tür şiddetler, toplumsal bir kader değil, değiştirilmesi gereken bir sorundur” ifadeleri oldukça dikkat çekti.
Bu bağlamda, toplumda cinsiyet eşitliğini sağlamak amacıyla farkındalık kampanyalarına ve eğitim programlarına daha fazla önem verilmesi gerektiği vurgulanıyor. Yerel yönetimlerin, bu tür şiddet olaylarına karşı daha duyarlı politikalar geliştirmesi bekleniyor. Çeşitli sivil toplum kuruluşları, HIV farkındalığından cinsel sağlık eğitimi gibi kapsamlı programlar oluşturarak, genç bireyleri bilgilendirip güçlendirmeyi amaçlıyor.
Ayrıca, medyanın da bu konudaki sorumluluğunu üstlenmesi gerektiği düşünülüyor. Eşcinsel bireylerin hakları konusunda daha duyarlı ve etik bir dil kullanılması, medyanın bu konuda ne denli etkili olduğunu bir kez daha gösterecektir. Toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde, bireylerin kendi kimliklerini rahatça ifade edebileceği bir ortam yaratmak, ancak bu şekilde mümkün olacaktır.
Elbette, her bireyin kendini güvende hissedebilmesi için, devletin de etkin önlemler alması gerekmektedir. Gerek yasalar, gerekse sosyal politikalar dâhilinde, cinsiyet kimliklerine yönelik ayrımcılığa karşı daha sert tedbirlerin alınması gerekiyor. Eğitim sisteminde de cinsiyet kimlikleri ve cinsel yönelimler hakkında yapılan eğitimlerin artırılması, yeni neslin daha bilinçli ve saygılı bireyler olarak yetişmesine katkıda bulunacaktır.
Sonuç olarak, "Abinin selamı var" sözleriyle başlayan bu saldırı, toplumun ortak bir sorunu olduğunu bir kez daha hatırlattı. Tüm bireylerin eşit haklara sahip olduğu bir dünya için mücadele etmek, hepimizin sorumluluğudur. Bu tür olayların son bulması ve cinsiyet eşitliğinin sağlanması için el birliğiyle hareket edilmelidir. Cinsiyet kimliği veya cinsel yönelim gözetmeksizin herkesin güvenle yaşayabileceği bir toplum için çabalamak, hem bireysel hem de toplumsal bir görevdir.