Son günlerde Ortadoğu'daki gerilim yeniden tırmanma eğilimine girdi. İsrail'in Suriye’deki bazı hedeflere hava saldırısı düzenlemesi, uluslararası kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Bu gelişmelerin ardından Avrupa Birliği (AB), konuyla ilgili resmi bir açıklama yaparak, saldırıyı kınadığını duyurdu. AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi, “Bu tür eylemler bölgedeki durumu daha da karmaşık hale getiriyor ve kalıcı bir barış sağlama çabalarını zayıflatıyor" dedi.
AB’nin meseleye yaklaşımı, uzun yıllardır Orta Doğu’daki barış ve istikrar arayışlarıyla şekilleniyor. Suriye iç savaşının devam ettiği şu günlerde, ülkede yaşanan insani kriz ve iç savaşın uzantıları, AB’nin bu bölgeye dair tutumunu daha da önemli hale getiriyor. Yaşanan son olaylar, Avrupa'nın Suriye politikasını ve İsrail ile olan ilişkilerini gözden geçirmesi gereken bir dönemeçte olduğunu gösteriyor. Diplomatik kaynaklar, AB’nin bu tür askeri müdahaleleri karşısında daha sert bir tutum benimseyeceği ve bölgeyi etkileyen diğer ülkelerle birlikte hareket etme gerekliliğini vurguluyor.
İsrail'in Suriye'ye yönelik saldırısının arkasında yatan nedenler, karmaşık bir jeopolitik çerçeveye dayanıyor. Başta İran ve Hizbullah olmak üzere çeşitli grupların Suriye topraklarında etkin hale gelmesi, İsrail'i harekete geçiren faktörlerden biri. Ülkedeki iç karışıklıklardan faydalanarak bu grupların güçlenmesine karşı durmayı hedefleyen İsrail, bugüne kadar gerçekleştirdiği birçok hava operasyonuyla bu tehditleri bertaraf etmeye çalıştı. Ancak bu tür askeri eylemlerin, bölgedeki gerilimi artırma potansiyeli taşıdığı artık herkesçe malumdur.
Son saldırı, hem siyasi liderler hem de uluslararası toplum için bir dönüm noktası teşkil ediyor. Avrupa Birliği’nin resmi kınama açıklaması, yalnızca bir diplomasi aracı değil, aynı zamanda dünya genelinde bu tür müdahalelere karşı ortak bir duruş sergileme niyetinin de bir işareti olarak öne çıkıyor. AB, Ortadoğu'daki barış görüşmelerini yeniden aktifleştirmek amacıyla Suriye muhalefetiyle daha yakın bir işbirliği içerisinde olmayı planlıyor. Böylece, çatışmaların sona ermesi yönünde bir dizi yenilikçi strateji geliştirileceği öngörülüyor.
Gelecek günlerde farklı ülkelerin bu duruma nasıl cevap vereceği ise tartışma konusu olacağa benziyor. Amerika Birleşik Devletleri'nin durumu, Rusya'nın desteklediği Suriye hükümetinin tepkisi ve diğer bölgesel aktörlerin yaklaşımı, uluslararası kamuoyunun üzerine düşen yükleri de beraberinde getirebilir. AB'nin bu meselede ne denli etkili olacağı ise zamanla ortaya çıkacak. Ancak şurası gelir ki; uluslararası ilişkilerde her an diğer ülkelerin güvenliği ve egemenlik hakları üzerine yeni tartışmalar açılabilir.
Sonuç olarak, AB’nin açıklamaları ve Minsk Grubu’nun toplanma çağrıları, dünyada barış ve güvenliğin sağlanması adına yürütülen diplomatik çabaların kararlılığına işaret ediyor. Ama şu an için en önemli soru, bölgedeki diğer aktörlerin bu gelişmelere nasıl tepki vereceği ve uluslararası toplumun bu tür saldırılara karşı ne tür önlemler alacağıdır. Çünkü her çatışma, yeni bir çatışmanın fitilini ateşliyor ve bölgedeki barışın sağlanmasını zora sokuyor.