Ülkemizin dört bir yanında yükseköğrenim gören üniversite öğrencileri, bu dönem büyük bir sınav stresi ile karşı karşıya. Özellikle vize sınavlarının yaklaşmasıyla birlikte, 50 binden fazla öğrencinin mağduriyet yaşadığı ortaya çıktı. Öğrenciler, yalnızca sınavlara hazırlık süreçlerinde değil, aynı zamanda psikolojik baskılar, derslerle ilgili belirsizlikler ve olumsuz eğitim koşulları nedeniyle zorlu bir dönem geçiriyor. Bu durum, üniversite eğitimlerinin kalitesini de sorgulatıyor.
Vize dönemleri, öğrenciler için yoğun bir çalışmayı beraberinde getiren bir süreçtir. Ancak bu sene vize döneminin başlamasıyla birlikte bazı sorunlar daha da ön plana çıktı. Öncelikle, derslerin içeriklerinin genişliği ve beklentilerin artması, öğrencilerin kaygı seviyelerini yükseltiyor. Birçok öğrenci, derslerdeki konuları yetiştirememek veya eksik bilgi ile sınavlara girmek korkusuyla aşırı stres altında kalıyor. Ayrıca, öğretim üyeleri arasında farklı değerlendirme yöntemleri ve sınav formatları da belirsizlik yaratıyor. Özellikle belirli derslerde geçerliliği artan alternatif değerlendirme yöntemleri, öğrenciler için karmaşa yaratmakta.
Diğer yandan, sınıf mevcudunun kalabalık olması ve bireysel akademik destek almanın zorluğu, öğrencilerin yalnızca not kaygısı değil, aynı zamanda eğitim alma isteğini de olumsuz etkiliyor. Kimi öğrenciler, geçtikleri sınıf seviyesinde bile yeterli eğitim almadıklarını düşünerek kaygı seviyelerinin arttığını belirtmekte. Bu durum, öğrencilerin motivasyonunu ve akademik başarılarını olumsuz yönde etkiliyor. Vize dönemi, başarılı olma isteğiyle birleşince, birçok öğrenci bu süreci bir kabusa dönüştürüyor.
Üniversitelerde yaşanan bu mağduriyetler dikkate alınmaya başlandı. Eğitim kurumları, öğrencilere destek olabilmek için çeşitli çözüm önerileri üzerinde durmakta. Kurumlar, psikolojik danışmanlık ve rehberlik hizmetlerini artırarak, öğrencilerin stresle başa çıkmalarına yardımcı olmaya çalışıyor. Fakat bu desteklerin etkinliği, yeterli kaynak ve verilen eğitimle doğru orantılı. Maalesef bugün birçok üniversitede bu hizmetlerden yararlanmak isteyen öğrencilere yeterli zaman ayrılmamakta ve bu durum etkili bir çözüm yolu sağlamakta yetersiz kalmakta.
Öğrencilerin bu zorlu süreçte birbirlerine destek olmaları da önemli bir konu. Çalışma grupları ve arkadaşlar arası dayanışma, eş zamanlı yapılan çalışmaların verimliliğini artırabilir. Ayrıca, sosyal medya içindeki öğrenci toplulukları, bilgi alışverişine katkı sağlarken, moral destek sağlamaktadır. Fakat bu tür sosyal etkileşimlerin de doğru yönetilmesi gerekiyor, çünkü fazladan bilgi yüklenimi ya da yanlış yönlendirmeler, stres seviyelerini artırabilir.
Sonuç olarak, Türkiye’deki üniversite öğrencileri, vize döneminin getirdiği zorluklarla mücadele ediyor. 50 binin üzerinde öğrenci, bu süreçte mağduriyet yaşıyor. Yükseköğrenim sisteminin daha etkili ve adil bir hale getirilmesi için, eğitim kurumlarının ve devletin ortaklaşa olarak atacağı adımlar büyük bir önem taşıyor. Hem öğrencilerin ruhsal sağlığını korumak hem de akademik başarılarını artırmak adına tüm paydaşların, sorunların üstesinden gelmek için birlikte hareket etmesi şart. Sınavlardan bağımsız olarak, her öğrencinin eşit eğitim olanaklarına erişim sağlaması ve duygusal destek alması, bu süreci daha az travmatik hale getirebilir.